ORKİDE ÇİÇEKÇİLİK 30.12.2024
Okurlardan Gelenler
Köşe Yazarı
Okurlardan Gelenler
 

Engel Değil, Sessiz Bir Farklılık: Öğrenme Güçlüğü

NİHAL AL Amasya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Temel Eğitim Bölümü Okul Öncesi Öğretmenliği Anabilim Dalı “Topluma Hizmet Uygulamaları” Dersi Kapsamında Öğr. Gör. Tuncay Demirtaş Rehberliğinde hazırlanmıştır. Okul öncesi dönemde çocuklar, dünya ile tanışırken dil, motor beceriler ve sosyal yetenekler gibi birçok alanda önemli gelişimler yaşar. Çocukların gelişim süreçleri bireysel farklılıklar gösterebilir. Ancak bazı durumlarda bu farklılıklar, gelişimsel bir gecikmeden çok daha fazlasına işaret edebilir. Çocuğunuzun okuma-yazma öğrenmekte akranlarına göre belirgin şekilde zorlandığını, harfleri karıştırdığını, sayıları ters yazdığını ya da yönergeleri anlamakta güçlük çektiğini gözlemliyorsanız, bu durum özel öğrenme güçlüğü (ÖÖG) belirtisi olabilir. Özel öğrenme güçlüğü, zekâ düzeyi normal ya da normalin üzerinde olan çocukların akademik becerilerde beklenen düzeye ulaşamaması durumudur. Bu güçlük, çocuğun okuma (disleksi), yazma (disgrafi) veya matematik (diskalkuli) gibi alanlarda öğrenme sürecinde zorluk yaşamasıyla kendini gösterir (American Psychiatric Association, 2013). Disleksi, okuma becerisinin gelişiminde zorluk yaşanmasıdır. Çocuklar, harfleri ya da kelimeleri karıştırabilir, okuduklarını anlamakta zorlanabilir ve kelimeleri yanlış okuyabilirler (Akın, 2020). Disgrafi ise yazı yazmada zorluk yaşanmasıdır; yazılı ifadeler düzenlenemeyebilir, el yazısı okunaksız olabilir ve yazım hataları sıkça görülür. Diskalkuli ise matematiksel işlemlerde yaşanan güçlüklerdir ve bu durum, toplama, çıkarma, çarpma ve bölme gibi temel matematiksel işlemler için geçerlidir (Demir ve Ceylan, 2024). Öğrenme güçlüğü olan çocuklar, genellikle diğer yaşıtlarından farklı bir hızda öğrenirler ve bu durum sıklıkla yanlış anlaşılır.  ÖÖG bir hastalık ya da zihinsel gerilik değildir; çocuğun beyninin bilgiyi işleme biçiminden kaynaklanan nörogelişimsel bir farklılıktır. Öğrenme güçlüğünün sebepleri tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik ve çevresel faktörlerin birleşimi bu durumu etkileyebilir. Çocukta öğrenme güçlüğü varsa, ailede de benzer sorunları yaşayan bireyler olabilir. Ayrıca, doğum sırasında yaşanan komplikasyonlar, erken çocukluk dönemindeki sağlık sorunları veya çevresel etkenler de bu durumu tetikleyebilir (Baran ve Karabulut, 2024). Öğrenme güçlüğü, tek bir nedenden kaynaklanmaz, aksine çeşitli faktörlerin birleşimiyle ortaya çıkar. Yapılan araştırmalar, öğrenme güçlüğü tanısı alan çocukların zamanında ve doğru müdahaleyle akademik başarılarını önemli ölçüde artırabildiklerini ortaya koymaktadır. (Lange & Thompson, 2006) öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların güçlü yönlerinin keşfedilmesiyle birlikte öğrenme motivasyonlarının da geliştiğini, dolayısıyla eğitim sürecine daha aktif katıldıklarını belirtmektedir. Bu bağlamda, ailelerin çocuklarının sadece zorlandığı değil, başarılı olduğu alanları da tanıması ve desteklemesi kritik öneme sahiptir. Öğrenme güçlüğü olan çocukların yaşadığı sorunlar yalnızca akademik alanla sınırlı değildir. Okuma yazma gibi temel becerilerde başarısızlık yaşayan çocuklar, zamanla özgüven kaybı, sosyal izolasyon ve kaygı gibi duygusal zorluklarla da karşılaşabilmektedir (Doğan, 2012). Bu durum, çocukların genel yaşam kalitesini olumsuz etkileyebileceği gibi, okuldan soğumalarına ve arkadaş ilişkilerinde bozulmalara da neden olabilir. Bu noktada ailelerin rolü son derece önemlidir. Öncelikle, çocuğu yargılamadan, etiketlemeden ve diğer çocuklarla kıyaslamadan anlamaya çalışmak gerekir. Öğrenme güçlüğü tanısı, bir eksiklik değil; farklı bir öğrenme biçimi olduğunu kabullenmek, bu sürecin sağlıklı ilerlemesi için temel adımdır. Akın (2020), ailelerin sürece aktif katılımının, çocuğun akademik beceriler kadar duygusal dayanıklılık geliştirmesine de katkı sağladığını ifade etmektedir. Ailelerin çocuklarının öğrenme sürecini sağlıklı takip edebilmeleri, erken tanı ve müdahaleyi sağlamak adına önemlidir. Bunun için bazı adımlar atmaları önerilmektedir: Çocuğun gelişimini düzenli olarak izlemek, öğretmen ve rehberlik servisiyle iş birliği yapmak, gerekirse çocuk gelişimi uzmanı veya özel eğitim öğretmeninden destek almak bu sürecin yapıtaşlarındandır. Ailelerin, çocuklarının öğrenme güçlüğü ile ilgili yaşadıkları zorlukları daha iyi anlayabilmesi için sabırlı ve destekleyici olmaları gerekmektedir. Çocuklar, yaşadıkları başarısızlıkları ve zorlukları ailelerinden destek alarak aşabilirler. Ayrıca, ailelerin çocukların güçlü yönlerini keşfetmeleri de önemlidir. Öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklar, yaratıcı düşünme, problem çözme ve sanatsal becerilerde başarılı olabilirler. Bu güçlü yönleri desteklemek, çocukların özgüvenlerini artırır ve öğrenme süreçlerinde daha başarılı olmalarını sağlar. Ailenin sabırlı, yapıcı ve destekleyici yaklaşımı, çocuğun bu güçlü yönlerini ortaya çıkaracak en etkili faktördür. Ayrıca Okur (2019) tarafından geliştirilen “Öğrenme Güçlüğü Erken Belirti Tarama Ölçeği” gibi ölçekler, ailelerin belirtileri fark etmesinde bilimsel bir rehber sunmaktadır. Unutmamak gerekir ki her çocuğun öğrenme tarzı farklıdır. Öğrenme güçlüğü ne bir tembellik ne de başarısızlık göstergesidir. Bu bir farklılıktır. Bu farklılığı anlayan, destekleyen ve yönlendiren her aile ve her öğretmen, bir çocuğun kaderini değiştirebilir. Yeter ki zamanında fark edilsin, doğru adım atılsın.           Kaynakça American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (DSM-5). Akın, U. (2020). Öğrenme güçlüğü riski olan öğrencilerin akıcı okuma ve okuduğunu anlama becerilerinde zenginleştirilmiş okuma becerileri müdahale paketinin etkililiği: Müdahaleye Tepki Modeli Düzey-II yaklaşımı uygulaması (Yayımlanmamış doktora tezi). Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Demir, R., & Ceylan, M. (2024). Öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin okul derslerine yönelik benlik saygılarının incelenmesi. Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 10(3), 728–746. Baran, B., & Karabulut, A. (2024). Öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin, okuma akıcılığının geliştirilmesinde kullanılan müdahale paketinin etkisi. Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi,24(3), 1699–1728. Lange, S. M., & Thompson, B. (2006). Early identification and interventions for children at risk for learning disabilities. International Journal of Special Education, 21(3), 108–115. Doğan, H. (2012). Özel Öğrenme Güçlüğü Olan Öğrencilerin Akademik Başarılarının Değerlendirilmesi. [Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi]. Okur, M. (2019). Öğrenme Güçlüğü Erken Belirtileri Tarama Ölçeği’nin psikometrik niteliklerinin belirlenmesi (Yüksek lisans tezi, Anadolu Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü). Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi.
Ekleme Tarihi: 14 May 2025 - Wednesday
Okurlardan Gelenler

Engel Değil, Sessiz Bir Farklılık: Öğrenme Güçlüğü

NİHAL AL

Amasya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Temel Eğitim Bölümü Okul Öncesi Öğretmenliği Anabilim Dalı “Topluma Hizmet Uygulamaları” Dersi Kapsamında Öğr. Gör. Tuncay Demirtaş Rehberliğinde hazırlanmıştır.

Okul öncesi dönemde çocuklar, dünya ile tanışırken dil, motor beceriler ve sosyal yetenekler gibi birçok alanda önemli gelişimler yaşar. Çocukların gelişim süreçleri bireysel farklılıklar gösterebilir. Ancak bazı durumlarda bu farklılıklar, gelişimsel bir gecikmeden çok daha fazlasına işaret edebilir. Çocuğunuzun okuma-yazma öğrenmekte akranlarına göre belirgin şekilde zorlandığını, harfleri karıştırdığını, sayıları ters yazdığını ya da yönergeleri anlamakta güçlük çektiğini gözlemliyorsanız, bu durum özel öğrenme güçlüğü (ÖÖG) belirtisi olabilir.

Özel öğrenme güçlüğü, zekâ düzeyi normal ya da normalin üzerinde olan çocukların akademik becerilerde beklenen düzeye ulaşamaması durumudur. Bu güçlük, çocuğun okuma (disleksi), yazma (disgrafi) veya matematik (diskalkuli) gibi alanlarda öğrenme sürecinde zorluk yaşamasıyla kendini gösterir (American Psychiatric Association, 2013). Disleksi, okuma becerisinin gelişiminde zorluk yaşanmasıdır. Çocuklar, harfleri ya da kelimeleri karıştırabilir, okuduklarını anlamakta zorlanabilir ve kelimeleri yanlış okuyabilirler (Akın, 2020). Disgrafi ise yazı yazmada zorluk yaşanmasıdır; yazılı ifadeler düzenlenemeyebilir, el yazısı okunaksız olabilir ve yazım hataları sıkça görülür. Diskalkuli ise matematiksel işlemlerde yaşanan güçlüklerdir ve bu durum, toplama, çıkarma, çarpma ve bölme gibi temel matematiksel işlemler için geçerlidir (Demir ve Ceylan, 2024).
Öğrenme güçlüğü olan çocuklar, genellikle diğer yaşıtlarından farklı bir hızda öğrenirler ve bu durum sıklıkla yanlış anlaşılır.  ÖÖG bir hastalık ya da zihinsel gerilik değildir; çocuğun beyninin bilgiyi işleme biçiminden kaynaklanan nörogelişimsel bir farklılıktır.

Öğrenme güçlüğünün sebepleri tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik ve çevresel faktörlerin birleşimi bu durumu etkileyebilir. Çocukta öğrenme güçlüğü varsa, ailede de benzer sorunları yaşayan bireyler olabilir. Ayrıca, doğum sırasında yaşanan komplikasyonlar, erken çocukluk dönemindeki sağlık sorunları veya çevresel etkenler de bu durumu tetikleyebilir (Baran ve Karabulut, 2024). Öğrenme güçlüğü, tek bir nedenden kaynaklanmaz, aksine çeşitli faktörlerin birleşimiyle ortaya çıkar.

Yapılan araştırmalar, öğrenme güçlüğü tanısı alan çocukların zamanında ve doğru müdahaleyle akademik başarılarını önemli ölçüde artırabildiklerini ortaya koymaktadır. (Lange & Thompson, 2006) öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların güçlü yönlerinin keşfedilmesiyle birlikte öğrenme motivasyonlarının da geliştiğini, dolayısıyla eğitim sürecine daha aktif katıldıklarını belirtmektedir. Bu bağlamda, ailelerin çocuklarının sadece zorlandığı değil, başarılı olduğu alanları da tanıması ve desteklemesi kritik öneme sahiptir.

Öğrenme güçlüğü olan çocukların yaşadığı sorunlar yalnızca akademik alanla sınırlı değildir. Okuma yazma gibi temel becerilerde başarısızlık yaşayan çocuklar, zamanla özgüven kaybı, sosyal izolasyon ve kaygı gibi duygusal zorluklarla da karşılaşabilmektedir (Doğan, 2012). Bu durum, çocukların genel yaşam kalitesini olumsuz etkileyebileceği gibi, okuldan soğumalarına ve arkadaş ilişkilerinde bozulmalara da neden olabilir.

Bu noktada ailelerin rolü son derece önemlidir. Öncelikle, çocuğu yargılamadan, etiketlemeden ve diğer çocuklarla kıyaslamadan anlamaya çalışmak gerekir. Öğrenme güçlüğü tanısı, bir eksiklik değil; farklı bir öğrenme biçimi olduğunu kabullenmek, bu sürecin sağlıklı ilerlemesi için temel adımdır. Akın (2020), ailelerin sürece aktif katılımının, çocuğun akademik beceriler kadar duygusal dayanıklılık geliştirmesine de katkı sağladığını ifade etmektedir.

Ailelerin çocuklarının öğrenme sürecini sağlıklı takip edebilmeleri, erken tanı ve müdahaleyi sağlamak adına önemlidir. Bunun için bazı adımlar atmaları önerilmektedir: Çocuğun gelişimini düzenli olarak izlemek, öğretmen ve rehberlik servisiyle iş birliği yapmak, gerekirse çocuk gelişimi uzmanı veya özel eğitim öğretmeninden destek almak bu sürecin yapıtaşlarındandır.

Ailelerin, çocuklarının öğrenme güçlüğü ile ilgili yaşadıkları zorlukları daha iyi anlayabilmesi için sabırlı ve destekleyici olmaları gerekmektedir. Çocuklar, yaşadıkları başarısızlıkları ve zorlukları ailelerinden destek alarak aşabilirler. Ayrıca, ailelerin çocukların güçlü yönlerini keşfetmeleri de önemlidir. Öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklar, yaratıcı düşünme, problem çözme ve sanatsal becerilerde başarılı olabilirler. Bu güçlü yönleri desteklemek, çocukların özgüvenlerini artırır ve öğrenme süreçlerinde daha başarılı olmalarını sağlar. Ailenin sabırlı, yapıcı ve destekleyici yaklaşımı, çocuğun bu güçlü yönlerini ortaya çıkaracak en etkili faktördür.

Ayrıca Okur (2019) tarafından geliştirilen “Öğrenme Güçlüğü Erken Belirti Tarama Ölçeği” gibi ölçekler, ailelerin belirtileri fark etmesinde bilimsel bir rehber sunmaktadır.

Unutmamak gerekir ki her çocuğun öğrenme tarzı farklıdır. Öğrenme güçlüğü ne bir tembellik ne de başarısızlık göstergesidir. Bu bir farklılıktır. Bu farklılığı anlayan, destekleyen ve yönlendiren her aile ve her öğretmen, bir çocuğun kaderini değiştirebilir. Yeter ki zamanında fark edilsin, doğru adım atılsın.

 

 

 

 

 

Kaynakça

  • American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (DSM-5).
  • Akın, U. (2020). Öğrenme güçlüğü riski olan öğrencilerin akıcı okuma ve okuduğunu anlama becerilerinde zenginleştirilmiş okuma becerileri müdahale paketinin etkililiği: Müdahaleye Tepki Modeli Düzey-II yaklaşımı uygulaması (Yayımlanmamış doktora tezi). Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
  • Demir, R., & Ceylan, M. (2024). Öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin okul derslerine yönelik benlik saygılarının incelenmesi. Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 10(3), 728–746.
  • Baran, B., & Karabulut, A. (2024). Öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin, okuma akıcılığının geliştirilmesinde kullanılan müdahale paketinin etkisi. Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi,24(3), 1699–1728.
  • Lange, S. M., & Thompson, B. (2006). Early identification and interventions for children at risk for learning disabilities. International Journal of Special Education, 21(3), 108–115.
  • Doğan, H. (2012). Özel Öğrenme Güçlüğü Olan Öğrencilerin Akademik Başarılarının Değerlendirilmesi. [Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi].
  • Okur, M. (2019). Öğrenme Güçlüğü Erken Belirtileri Tarama Ölçeği’nin psikometrik niteliklerinin belirlenmesi (Yüksek lisans tezi, Anadolu Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü). Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve vezirkopruozlem.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.