Kardeş kıskançlığı, çocukluk döneminde sıkça gözlenen çocukların ailedeki yerlerini tehdit altında hissettikleri zamanlarda ortaya çıkan doğal ve evrimsel bir duygudur. Bununla birlikte çocuğun duygusal gelişimi açısından doğal kabul edilen bir süreçtir. Özellikle aileye yeni bir bireyin katılmasıyla birlikte, çocuğun daha önce kendisine ait olduğunu düşündüğü sevgi, ilgi ve eşyalarını, oyuncaklarını paylaşma zorunluluğu yoğun kıskançlık duygularını tetikleyebilir ve aidiyet duygularını sarsarak çeşitli davranışsal tepkilere yol açabilir. "Yeni bir kardeşin doğumu, çocuğun psikolojisinde önemli sarsıntılar yaratabilir. Bu dönemde çocuk, annesinin sevgisini kaybettiğini düşünür ve yerini yeniden tanımlamak zorunda kalır. Ailenin anlayışlı, sabırlı ve dengeli tutumu, bu sürecin sağlıklı atlatılmasında belirleyicidir." (Yavuzer, 2010)demektedir. Benzer şekilde Yavuzer (2010), kıskançlığın çocukluk döneminde doğal bir duygu olduğunu, bastırılmak yerine anlayışla karşılanıp yönlendirilmesi gerektiğini belirtir. Uzmanlar, ailelerin bu süreçte yaptığı en yaygın hatalardan birinin çocukları birbirleriyle kıyaslamak olduğunu belirtmektedir. Faber ve Mazlish (2013), Kardeş Rekabeti adlı eserlerinde, her çocuğa eşit değil, ihtiyacına göre davranmak gerekir; adalet, eşitlikten değil, duyarlılıktan doğar diyerek, adil ebeveyn tutumlarının kıskançlığı azaltmadaki önemine işaret eder. “Bak, kardeşin nasıl uslu duruyor” gibi ifadeler, kıskançlığı daha da pekiştirir. Bunun yerine, her çocuğun kendi içinde özel ve değerli olduğunu vurgulamak gerekir. Bir diğer önemli nokta ise, büyük çocuğa küçük sorumluluklar vererek kardeşiyle olan bağı güçlendirmektir. “Bebeğin bezini getirir misin?” ya da “Ona hangi oyuncağı vermek istersin?” gibi sorularla büyük çocuğun sürece dahil olması sağlanabilir. Böylece kardeşini bir rakip olarak görmek yerine, onunla ilgilenmekten keyif almaya başlayabilir. Bunun yanı sıra çocuk olumlu davranışlar sergilediğinde bunlar fark edilmeli ve övgüyle pekiştirilmelidir. Bu, istenmeyen davranışların azalmasına katkı sağlar.
Kardeşlerin varlığı, çocuklar arasında sosyal etkileşimi artırır. Bu etkileşim, empati gelişimini destekler, dil becerilerini geliştirir ve oyun yoluyla sosyal becerilerin kazanılmasına yardımcı olur (Oktay, 1999).
Çocuklar, anne babalarının sevgisinin yalnızca kendilerine ait olduğunu düşünme eğilimindedir. Ancak yeni bir kardeşin doğumu, bu sevgiyi paylaşma fikrini kabullenmelerini gerektirir; bu da zaman zaman kıskançlık ve güvensizlik duygularını beraberinde getirebilir (Oktay, 1999). Ayrıca Dr. Harvey Karp (2012), kardeş kıskançlığıyla başa çıkmada birebir kaliteli zaman geçirmenin önemine dikkat çekerek bir çocukla baş başa geçirilen beş dakika bile, onun dünyasında yeniden en değerli olma hissini canlandırabilir der.
Tüm bu değerlendirmeler doğrultusunda, kardeş kıskançlığının bir problem değil; doğru yönetildiğinde çocuklar arasında empati, paylaşma ve sevgi bağlarını güçlendiren gelişimsel bir fırsat olduğu anlaşılmaktadır. Kardeş kıskançlığı ebeveynler tarafından yargılanmak yerine anlaşılması ve rehberlikle desteklenmesi gereken bir gelişimsel süreçtir. Ailelerin kıskançlık duygularını yargılamadan dinlemesi, çocuğun bireysel ihtiyaçlarını gözetmesi, duygulara alan tanınması ve kardeşler arası çatışmalara duyarlı yaklaşması, bu sürecin sağlıklı bir biçimde atlatılmasına olanak sağlar.
Kaynakça
Yavuzer, H. (2010). Çocuk Psikolojisi. Remzi Kitabevi.
Faber, A., & Mazlish, E. (2013). Kardeş Rekabeti. İstanbul: Doğan Kitap.
Oktay, A. (1999). Yaşamın Sihirli Yılları: Okul Öncesi Dönem. Epsilon Yayınları.
Karp, H. (2012). The Happiest Toddler on the Block: The New Way to Stop the Daily Battle of Wills and Raise a Secure and Well-Behaved One- to Four-Year-Old. Bantam Books.