Eski bilgeler, devlet yöneticilerinden uzak durulmasını tavsiye eder..
Onların boş yere meşgul edilmemeleri, onlardan dünyalık beklenmemesi, yapamayacakları beklentilere girilmemesi vs. açısından doğru bir nasihat..
Lakin gerektiğinde uyarılmaları hatta eleştirilmeleri ve hatta yoldan saparlarsa kılıçla doğrultulmaları konusunda da tavsiyeler var..
Yöneticileri kılıçla doğrultacak yiğitlerin de en başta kendileri ok gibi dosdoğru olması gerekir..
Haddimize değil..
Vezirköprü'nün en eski, en tarihi değeri yüksek yapısı olan Tacettin Paşa Camii'ni 3 yıldır mezbelelik halde görüp de bırakın uyarmayı, eleştirmeyi, susan zaten dilsiz şeytandı..
Bu uyarıları ilgili yerlere bildirmeye en ehil kimseler olarak imam kardeşlerimizden bekledik, amirlerinden bekledik..
Beklemekle olmadı, uyardık..
Uyarmakla olmadı, yalvardık..
Yalvarmakla olmadı, eleştirdik..
Ne yaptıysak olmadı, olmadı, olmadı..
Arkadaşların işleri başlarından aşkın olduğu için vakit ve fırsat bulamadılar..
Ancak cemaat olarak, mahalle sakini olarak, Müslüman bir birey olarak kanayan yaramızı feryat ederek haykırdığımız için sorunu görmek yerine, gördükleri sorunu çözmek / çözdürmek yerine, içlerinden bazıları o kıymetli vakitlerini bizi susturmaya, suçlamaya ve hatta saçmalamaya ayırabildiler..
Bütün bunlar bir ''Adam''ın dikkatini çekmiş; mahalleliyle birlikte muhtarı çağırmış; mes'elenin ne olduğunu anlamaya çalışmış..
Ve anlamış!
Bir dava derdi ve ahlakınız varsa, derdiniz bir sorunu anlamak ve çözmekse anlar ve çözersiniz!
Derdi olanları ''Eleştiri hastalığına yakalanmış!'' diyecek kadar ''Suçlama ve saçmalama'' hastalığına yakalanmamışsanız, bir yerlere / birilerine yaranma marazına tutulmamışsanız, derdi olanı dinler, anlar ve çözersiniz..
Kendisiyle ilk kez Hükümet Konağının merdiven başında karşılaştık, elimi tuttu; ''Devletimin eli ne kadar da sıcak'' dedim..
Hava soğuktu, O'nun yüreği sımsıcak!
Makama davet etti; Tacettin Paşa Camii merkezli uzunca bir kültürel sohbetimiz oldu..
Konuyla ilgili, baş yöneticimiz olarak en çok da kendisini eleştirdiğimiz yazımızı okumuş..
Birilerinin yaptığı gibi hemen saldırıya geçmedi / üstü kapalı tehditlerde bulunmadı!
Anlamaya çalıştı..
Empati yaptı ve yaraya şifa oldu!
Birileri gibi, beni birilerinden akıl almakla da itham etmedi!
(Tevazu bir tarafa; daha üniversite yıllarında dergi çıkarmış, gençliğinde tirajı 100 binin üzerinde dergilerde ve ulusal bir gazetede uzun yıllar makaleleri, öyküleri ve hikayeleri yayınlanmış, 2 kitap yayınlamış, 3 yerel gazetede epeyce bir zaman köşe yazarlığı yapmış bir adamın bırakın birilerinden akıl alarak hareket etmesini, aklının zekatı etmeyecek adamlarca akıl fukaralığı ile suçlanması kadar suçlayanını alçaltan daha ağır bir itham olabilir mi?)
O kadar samimi ve içtendi ki, etkilendim; inandım ve güvendim!
Geçen hafta Vakıflar Bölge Müdürü, Tacettin Paşa Camii'ndeki çalışmaları kontrol amaçlı Vezirköprü'deydi..
Kendisine mihmandarlık yapan arkadaşa demiş ki ''Göreve yeni atandım, sahaya henüz çıkamamıştım, burası resmi evrakta restorasyonu devam ediyor görünüyor; aylardır çalışmaların durdurulduğundan haberim yoktu!''
''Vezirköprü Kaymakamı Özgür Bey beni arayıp durumun vahametini anlatınca öyle bir harekete geçtim ki..''
Yani biz aslında durumdan haberi olmayanları haberdar etmiş olduk ve böylece güneş çarığı sıktı, çarık ayağı..
Tacettin Paşa Camii tamiratı hız kazandı..
Minaresi yükselmeye başladı..
Kaymakam Bey'in o görüşmemizde söylediği ''O camide beraber namaz kılmadan buradan ayrılmayacağım'' sözünü, kutsal bir emanet gibi göğsümde saklıyorum!
Ne zamana kadar?
''O'nu bir ilimizde vali olarak görmeden Rabbim canımı almasın!'' duamın icabetini görünceye kadar!
Kızmayan, dinleyen..
Suçlamayan, anlayan..
Tehdit etmeyen, güven veren..
Kaşlarını çatmayan, tebessüm eden..
Yanında /yakınında bulunmakla kendinize güvende ve huzur içinde hissedeceğiniz adamlardan, nefes alır gibi Türkün 5000 yıllık devlet tecrübesinin oksijenini alıyorsunuz..
Ayrıca;
Köprülü Mehmet Paşa Camii'ndeki hafızlık merasiminde bir kaymakam..
Gençler bunun ne anlam ifade ettiğini anlayamayabilir; bizim gençliğimiz zaman zaman cemaatin bile camiye korka korka girebildiği sahnelere şahit olarak geçti!
Bir kaymakamın gelip halkıyla iç içe camideki programlara katılması Köprülü Mehmet Paşa Camii kadar ihtişamlı, bizim için Köprülü Mehmet Paşa'nın kendisi kadar kıymetli!
Benim devletim işte bu!
Özgür Bey, benim özlediğim ideal devlet tahayyülümün ete kemiğe bürünmüş halidir!
Makamı işgal eden bir gasıp değil; ''Tayini çıksa da / emekli olsa da bi kurtulsak!'' denilecek bir yönetici asla değil..
Şerefini makamından alan değil, hakkını vererek o makamın da şerefini yükselten onurlu bir yönetici!
Gaflete düştüğünde uyaramayacağım / eleştiremeyeceğim birini hak etse bile övme hakkını kendimde bulamam!
Yeri gelmiş eleştirmiştim; sonra da hak etmiştir, takdir etmek insani nezaketin asgari gereğidir; gene övmüyorum, gerçeği olduğu gibi ortaya koyuyorum:
Ülkemin kaymakam ve valilerinin en az yarısı Özgür Bey gibi iseler içiniz rahat olsun, geleceğimiz aydınlık!
Mustafa İlhan / Emekli Öğretmen