Çocuktum. Şampiyonlar ligi maçları çarşamba akşamları Star TV’de 21.45’te başlardı. Elektriğin çoğu zaman olmadığı, insanların akşama kadar tarlalarda yahut inşaatlarda çalıştığı için yorgun olduğu zamanlardı. Okuldan çıkınca eve bile uğramadan akşam ezanına kadar hiç durmadan top oynayan biz çocuklar da yorgun olurduk. O yüzden şampiyonlar ligi maçı dahi olsa tüm kardeşlerin yattığı o tek odanın yer yatakları serilir televizyonun karşısına öyle geçilirdi. Maçı tamamlamak bu yüzden her yiğidin harcı değildi.
Evde ya evlerinde televizyon olmadığı için ya da maçı tartışmak için mutlaka bir misafir olurdu. Evin en küçüğünün (genelde o ben olurdum) sobada kavurduğu çoğu yanık olan çekirdeklerimiz eşliğinde Sabri Ugan’ın o muhteşem sesiyle ne güzel izlerdik Avrupa maçlarını.
Samsunspor’un Avrupa macerası ta o zamanlar başladı benim hayalhanemde. İzlediğim her maçtan sonra yorganın altına girdiğimde o gece hangi tur oynanmışsa Samsunspor’u takımlardan birinin yerine koyar maçı oynatır ve turu atlatırdım çocuk dünyamda. Gollerin dakikaları ve sahipleri de belliydi tabii. Kaç kere şampiyon olduk hatırlamıyorum bile.
Hayatım boyunca Samsunspor’dan başka takım tutmadım. Sanki doğunca kulağıma ismimle birlikte Samsunspor’u da okumuştu babam. Belki de bu yüzden Avrupa kupalarında oynayan hiçbir Türk takımına sempati duymadım. O takımı tutan arkadaşlarımı kıskanmadım. Koskoca köy okulunda Samsunspor’u tutan tek çocuktum belki ama bundan hiç rahatsız olmadım. Yettim herkese, geride bırakmadım armanın şanını. Sırtıma diğer takımlardan birinin formasını hiç geçirmedim. Artık nereden bulmuştum bilmiyorum ama M. United’ın kıpkırmızı bir formasını üstüme geçirip yüzünü hiç görmediğim Celil takma adıyla uzunca bir süre top oynadığımı iyi hatırlıyorum.
O günlerin üzerinden çok zaman geçti. Maçlar Star TV’de oynanmıyor, maçları da Sabri Ugan anlatmıyor artık ama Samsunspor bugüne bugün Avrupa kupalarında top koşturuyor. Bu sadece benim gibi hayalleri olan taraftarlar için değil tüm Samsunlular için de bir gurur kaynağı. İki haftada bir dünyanın dört bir tarafında Samsun ismi anılacak Samsunspor ve muhteşem taraftarından Avrupa’da övgüyle bahsedilecek ve Samsun, tanınırlığını Avrupa arenasına taşımış olacak. Bir taraftar olarak daha ne isteyebiliriz ki?
İsteyemeyiz çünkü benim kurduğum o çocukluk hayallerini kurmasına rağmen Avrupa maceramızı göremeden aramızdan ayrılan nice Samsunsporlu kardeşimiz, ağabeyimiz var.
2. Ligden yükselmek için liderlik fırsatını Çorum deplasmanında kaçırdığımız gün, o gencecik yaşıyla “Pes etmek yok. Biz şampiyon olacağız.” diyen Batuhan’ın inancıyla izleyeceğiz Avrupa maçlarını.
En zor zamanları yaşadığımız, tribünlerimizin boş kaldığı günlerde “Ben Samsunspor taraftarıyım. Armaya küsme lüksüm yok.” diyen Tayfun Bingöl’ün dirayetiyle izleyeceğiz.
Açtığı iş yerine Samsunspor logosu asmak için yönetimden izin isteyecek kadar ince ruhlu olan Mahmut Baylan kardeşimizin naifliğiyle,
Vezirköprü’den her maça bıkmadan usanmadan gelen, kansere yakalanınca bile dermanı kalmayıncaya kadar takımını yalnız bırakmayan, yatağa düştüğünde ölmeden futbolcuların imzalı formasıyla teselli arayan ama bunu bile başaramayan Eyüp Sabri abimizin mahcubiyetiyle,
Tribünlerde ter döken, gözyaşı akıtan, daha iyisi olsun diye her zaman kendisinden veren Mehmet Soykan’ın, Engin İren’in çabalarıyla,
Evlatlarını hiç yalnız bırakmayan, ilerlemiş yaşına rağmen otobüslerde deplasman deplasman gezen, ölmeden hemen önce çocuklarının idmanını izleyip onlara veda eden Şirin Ana’nın anne şefkatiyle,
İsmini bilemediğimiz, hikâyesine şahit olamadığımız daha nice isimsiz kahramanın sessiz çığlıklarıyla,
Ve bugünleri görmeyi kendilerinden daha çok hiç kimsenin hak etmediği, taraftarlığı kendisinden öğrendiğimiz M. Teoman Taş, aidiyeti kendisinden öğrendiğimiz Emin Kar ve yüce gönüllüğü kendisinden öğrendiğimiz Mustafa Erkanat’ın sevdalarında izleyeceğiz.
Evet, bir çocuğun hayalleri gerçek oldu ama tribünde bir eksik cennette bir fazla.
Ruhunuz şad, mekânlarınız cennet olsun.

