OBELYA 12.09.2025
Hanife AYGÜN Klinik Psikolog
Köşe Yazarı
Hanife AYGÜN Klinik Psikolog
 

Alışveriş Bağımlılığı Üzerine Psikolojik Bir Değerlendirme

Modern yaşamın hızlı tüketim odaklı yapısı, insan ihtiyaçlarını yeniden tanımlarken, davranış örüntülerimizi de sessizce dönüştürmektedir. Alışveriş eylemi, artık yalnızca fiziksel bir ihtiyacı karşılamaktan çok daha fazlasını temsil etmektedir. Duygusal boşlukları doldurma, stresle baş etme, anlık haz yaşama ya da bastırılan duygularla başa çıkma biçimi olarak alışveriş, kimi bireyler için zamanla bir bağımlılık hâline dönüşebilmektedir. Bu durum, psikoloji literatüründe “oniomania” yani alışveriş bağımlılığı olarak tanımlanır. Alışveriş bağımlılığı, kişinin ihtiyaç dışı harcamalarını kontrol edememesi, alışveriş yapmadığında huzursuzluk hissetmesi ve satın alma davranışlarının finansal, sosyal ya da psikolojik zararlarına rağmen sürmesiyle karakterize edilir. Genellikle satın alma sonrasında kısa süreli bir rahatlama hissi gelir; ancak bu hissi, çoğu zaman pişmanlık, suçluluk ve mahcubiyet izler. Bu döngü giderek sıklaşır ve kişinin yaşam kalitesini etkiler bir hâl alabilir. Araştırmalar, alışveriş bağımlılığının depresyon, anksiyete, dürtü kontrol bozuklukları ve düşük benlik saygısıyla ilişkili olduğunu göstermektedir. Tüketim, burada yalnızca bir araçtır; asıl işlevi ise duyguları geçici olarak bastırmak ve bireye kontrol hissi sağlamaktır. Özellikle stresli dönemlerde ya da duygusal kırılmaların ardından “kendini ödüllendirme” adı altında yapılan alışverişler, aslında psikolojik savunma mekanizmalarının bir yansıması olabilir. Sosyal medya, hızlı kredi sistemleri ve pazarlama stratejileri de bu bağımlılığı körükleyen önemli unsurlardır. “Sepetinizde sadece bir ürün kaldı”, “Bugüne özel indirim”, “Almazsan kaçırırsın” gibi mesajlar, bireyin zihinsel bariyerlerini zorlar. Bu noktada, alışveriş davranışı bireysel tercihten çıkıp, koşullandırılmış bir tepki hâline gelir. Ancak unutulmamalıdır ki alışveriş bağımlılığı, yalnızca irade eksikliğiyle açıklanamaz. Bu durum, altında derin duygusal sebepler yatan, zamanla davranışsal bir bağımlılığa dönüşebilen psikolojik bir sorundur. Bu nedenle yargılayıcı değil, anlayıcı ve destekleyici bir yaklaşım gerektirir. Peki alışveriş bağımlılığı ile başa çıkmak mümkün mü?  Elbette. Öncelikle bireyin kendi alışveriş davranışlarını fark etmesi, ne zaman ve hangi duygularla alışveriş yapma eğiliminde olduğunu gözlemlemesi önemlidir. Bu tetikleyicilerin farkında olmak, değişimin ilk adımıdır. Bununla birlikte; •Satın alma öncesinde “gerçekten ihtiyacım var mı?” sorusunu sormak, •Alışverişi erteleme stratejisi uygulamak (örneğin 24 saat beklemek), •Listeyle ve bütçeyle hareket etmek, •Stresle baş etmenin alternatif yollarını (egzersiz, yazı yazmak, terapi gibi) bulmak, •Ve gerektiğinde bir uzmandan psikolojik destek almak, alışveriş davranışının sağlıklı bir zemine oturmasına katkı sağlayacaktır. Alışveriş, hayatın keyifli bir parçası olabilir; ancak duygusal bir kaçış hâline geldiğinde, tüketilen şey yalnızca ürünler değil, bireyin içsel dengesi olur. Tüketim kültürünün dayattığı “daha fazlası” fikrinden sıyrılıp, “gerçekten neye ihtiyacım var?” sorusunu sormak, hem psikolojik dayanıklılık hem de yaşam kalitesi açısından önemli bir adımdır. Çünkü bazı boşluklar, bir ürünle değil; farkındalık, destek ve duygusal iyileşmeyle doldurulabilir.
Ekleme Tarihi: 05 Ağustos 2025 -Salı
Hanife AYGÜN Klinik Psikolog

Alışveriş Bağımlılığı Üzerine Psikolojik Bir Değerlendirme

Modern yaşamın hızlı tüketim odaklı yapısı, insan ihtiyaçlarını yeniden tanımlarken, davranış örüntülerimizi de sessizce dönüştürmektedir. Alışveriş eylemi, artık yalnızca fiziksel bir ihtiyacı karşılamaktan çok daha fazlasını temsil etmektedir. Duygusal boşlukları doldurma, stresle baş etme, anlık haz yaşama ya da bastırılan duygularla başa çıkma biçimi olarak alışveriş, kimi bireyler için zamanla bir bağımlılık hâline dönüşebilmektedir. Bu durum, psikoloji literatüründe “oniomania” yani alışveriş bağımlılığı olarak tanımlanır.

Alışveriş bağımlılığı, kişinin ihtiyaç dışı harcamalarını kontrol edememesi, alışveriş yapmadığında huzursuzluk hissetmesi ve satın alma davranışlarının finansal, sosyal ya da psikolojik zararlarına rağmen sürmesiyle karakterize edilir. Genellikle satın alma sonrasında kısa süreli bir rahatlama hissi gelir; ancak bu hissi, çoğu zaman pişmanlık, suçluluk ve mahcubiyet izler. Bu döngü giderek sıklaşır ve kişinin yaşam kalitesini etkiler bir hâl alabilir.

Araştırmalar, alışveriş bağımlılığının depresyon, anksiyete, dürtü kontrol bozuklukları ve düşük benlik saygısıyla ilişkili olduğunu göstermektedir. Tüketim, burada yalnızca bir araçtır; asıl işlevi ise duyguları geçici olarak bastırmak ve bireye kontrol hissi sağlamaktır. Özellikle stresli dönemlerde ya da duygusal kırılmaların ardından “kendini ödüllendirme” adı altında yapılan alışverişler, aslında psikolojik savunma mekanizmalarının bir yansıması olabilir.

Sosyal medya, hızlı kredi sistemleri ve pazarlama stratejileri de bu bağımlılığı körükleyen önemli unsurlardır. “Sepetinizde sadece bir ürün kaldı”, “Bugüne özel indirim”, “Almazsan kaçırırsın” gibi mesajlar, bireyin zihinsel bariyerlerini zorlar. Bu noktada, alışveriş davranışı bireysel tercihten çıkıp, koşullandırılmış bir tepki hâline gelir.

Ancak unutulmamalıdır ki alışveriş bağımlılığı, yalnızca irade eksikliğiyle açıklanamaz. Bu durum, altında derin duygusal sebepler yatan, zamanla davranışsal bir bağımlılığa dönüşebilen psikolojik bir sorundur. Bu nedenle yargılayıcı değil, anlayıcı ve destekleyici bir yaklaşım gerektirir.

Peki alışveriş bağımlılığı ile başa çıkmak mümkün mü?

 Elbette. Öncelikle bireyin kendi alışveriş davranışlarını fark etmesi, ne zaman ve hangi duygularla alışveriş yapma eğiliminde olduğunu gözlemlemesi önemlidir. Bu tetikleyicilerin farkında olmak, değişimin ilk adımıdır.

Bununla birlikte;

•Satın alma öncesinde “gerçekten ihtiyacım var mı?” sorusunu sormak,

•Alışverişi erteleme stratejisi uygulamak (örneğin 24 saat beklemek),

•Listeyle ve bütçeyle hareket etmek,

•Stresle baş etmenin alternatif yollarını (egzersiz, yazı yazmak, terapi gibi) bulmak,

•Ve gerektiğinde bir uzmandan psikolojik destek almak,

alışveriş davranışının sağlıklı bir zemine oturmasına katkı sağlayacaktır.

Alışveriş, hayatın keyifli bir parçası olabilir; ancak duygusal bir kaçış hâline geldiğinde, tüketilen şey yalnızca ürünler değil, bireyin içsel dengesi olur. Tüketim kültürünün dayattığı “daha fazlası” fikrinden sıyrılıp, “gerçekten neye ihtiyacım var?” sorusunu sormak, hem psikolojik dayanıklılık hem de yaşam kalitesi açısından önemli bir adımdır.

Çünkü bazı boşluklar, bir ürünle değil; farkındalık, destek ve duygusal iyileşmeyle doldurulabilir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve vezirkopruozlem.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.