Çocuk hakları sözleşmesinde: ”Her çocuk eğitimini tam yapabilmek için desteklenir ve korunur. İlk-öğretim parasız ve hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm çocuklar için hak ve zorunludur. Çocukların okula gitme, oyun oynama hakkı vardır. Onlar yetişkinler gibi çalıştırılamazlar. Çalışmak zorunda kalırlarsa yapacakları iş onların sağlığı ve eğitimleri için sorun oluşturmamalıdır.” yazmaktadır.
Ama neyi yaşıyoruz? Anaokulları dahil üniversitelere kadar okullar paralı oldu. Parası olan çocuğunu okutuyor, özel okullara gönderiyor. Parası olmayanın çocukları ya sokaklarda geziyor, ya da ağır işlerde çalıştırılıyor. 12 yıllık zorunlu eğitimi kuşa çevirdik. Son elli yılda 20’yi aşkın bakan değişikliği gerçekleşti. Bakanların çoğu eğitimden gelmeyen başka mesleklere mensup kişilerdir. MEB kadrolarına, TBMM Milli Eğitim Komisyonu’na Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu’na bakın kaçı eğitimcidir.
Eğitimin amacı bir sınavdan diğerine kaçmak, sınav köleleri yetiştirmek, öğrencileri ayrıştırmak değil, ilgi, yetenek ve hayallerine kavuşturup bilim ve üretimi, katma değeri yüksek ürünlere dönüştürmek olmalıdır. Eğitimimiz ne kadar yüksek olursa demokrasi , refah, insan hakları, hak, hukuk, adalet, üretim, kalkınma, saygı da yüksek olur. 204 üniversitemiz var. Çoğu apartman üniversitesi 40 bin prof. 26 bin doçent, 46 bin Dr. Öğretim üyesi olmasına rağmen birçok üniversitenin kadrosu boş.
Üniversiteler; inşa edilmiş akıl ve bilimdir. Mantığı akılcılık ve bilgeliğin mabedi olarak da tanımlanır. Üniversiteler bir değerler bütünüdür. Öğrenci ve öğretim üyelerinin ürettikleri buluş, patent, araştırma, makale, kitap vb. eserleri ile ölçülür. Ama bakıyoruz 2021’de 73 rektörün uluslararası yayını olmadığı, birçoğunun siyasi olarak atamalarının yapıldığı bilinmektedir.
17 Vakıf Üniversitesinde Tıp Fakültesinin hastanesi yok. 22 Hukuk Fakültesinin dekanı hukukçu değil. Akademik değerleri özerklik, liyakat, bilimsellik, nitelik olması gerekirken, birçok üniversite bilimsellikten uzak, atamalar liyakat esasına göre yapılmamış, özünden uzaklaşmış, niteliklerini yitirmiş, düz liselerin devamı gibi eğitim yapan kurumlar oldu. Nerede bizim eski Boğaziçi, Hacettepe, İstanbul Teknik Üniversitesi, Ortadoğu kimlerin eline kaldı.
Eğitim çağlar boyunca sorun değil çözüm üreten ülkenin ufkunu açan, demokrasiye insan haklarına, doğaya katkı sağlayan bilim yuvaları olması gerekirken siyasetin ayak oyunları içinde bilim, buluş üretemez oldu.
Demokrasi bu yuvalarda olmaz ise hukuk ve laik düzenden, girişimcilikten bahsedilemez.
“Siyasetin ayak oyunları uzaktan bakınca halka hizmet gibi görünür.” Ama hiç öyle olmuyor.
“Eğitim olgusunun en şaşılacak yanı, yararsız bilgilerden oluşturduğu bilgisizlik dağının yüksekliğidir.”
Mülakat dediler yandaşlar alındı. KPSS puanı yüksek olanlar elendi. Mülakatta elenen 1611 öğretmen dava açtı. Sonuçlananlar bile atanmadı.
M. Kemal Atatürk “Eğitim ve öğretimde uygulanacak yol, bilgiyi insan için fazla bir süs, bir zorbalık vasıtası, yahut medeni bir zevkten ziyade maddi hayattan muvaffak olmayı temin eden pratik ve kullanılması mümkün bir cihaz haline getirmektedir. “ der.
Ekmeğini taştan çıkaran, iyi insan, iyi yurttaş, milli ve manevi değerlere saygılı, geleceğe umutla bakan bireyler yetiştirmek emeliyle…

