|
|||
![]() |
10 OCAK ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜNDE | ||
Yakup CEYLAN | |||
ozlemgazetesi@hotmail.com | |||
Türk basın tarihine “Dokuz patron olayı” (Akşam - Cumhuriyet - Dünya - Hürriyet - Milliyet - Tercüman - Vatan - Yeni İstanbul ve Yeni Sabah) 4 Ocak 1961’de kabul edilen ve basın çalışanlarının bazı haklar ve yasal güvence sağlayan “212 Sayılı Kanun” adlı düzenlemenin Resmi Gazetede yayınlanışı nedeniyle 10 Ocak Günü kutlama günü olmuştur.
10 Ocak’ta Yeni Medya mecralarının gazetecilik adına sunduğu imkanların meslek ilkeleri ve basın ahlakından taviz vermeden kullanılması hayati önemdedir. Basın özgürlüğünden hiçbir zaman vazgeçemeyeceğimiz gibi bu kavramın istismar edilmesine de içerde ve dışarıda ülkemiz aleyhine kara propaganda için kullanılmasına da asla müsaade etmeyeceğiz.” mesajı verilmektedir.
Mustafa Kemal Atatürk “Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır” sözü üzerine ben de bilip gördüklerimi bir makale halinde yazdım. Bu makale Sayın Belediye Başkanının hoşuna gitmemiş, eleştiriye tahammül edememiş hemen mahkemeye müracaat etmiş hakkımda “Hakaret ve tazminat” davaları açtırmış. Aynı yazı için “Cumhurbaşkanına hakaret” davası açtırarak 11 ay 20 gün ceza aldırmış, kendi davalarından ise “Beraat kararı” almıştım. Biz biliyoruz ki basın hürriyeti kalkarsa vicdan, eğitim, konuşma hürriyetleri de kalkar. Mahkemelerimiz bu düşünce ile Belediye Başkanının bana açtığı davalarda suç unsuru bulmamış, beraat kararı vermiştir.
“Matbuat hiçbir sebeple tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz” diyen atamızın sözüne karşı belediye başkanı niçin eleştiriden gocunur. Yanlış veya noksan işleri halka duyurulduğunda gazetecilerle fikir alışverişinde bulunmaz da ta Ankara’dan avukatlar getirerek mahkeme salonlarını aşındırır. Halkla iyi geçinmeyip 35’e varan davalar açar. Koltukların gelip geçici olduğunu unutur.
Halbuki demokratik hak ve özgürlükler çerçevesinde yapmaya çalıştığımız bu hizmette şahsi hiçbir gelir ve çıkarımız olmamasına rağmen yerelde gazeteciliğin zorlukları ile mücadele edip halkın çıkarlarını duyurup, doğru işler yapılması için çalışırken takdir yerine mahkemelere niçin gideriz? Doğru bilginin aktarılması, halkın menfaatlerinin korunması bazılarının neden hoşuna gitmez? “Gazetecilik birilerinin yazılmasını istemediği şeyleri yazmaktır. Geri kalan her şey halkla ilişkilidir.” Gazeteci her zaman halkın gözü, sesi, haklarının dillendirildiği köşeleri ile anılmalıdır. Yoksa...
Mustafa Kemal Atatürk “Basın, milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikri gıdayı vermekte, hülasa bir milletin hedef-i saadet olan müşterek bir istikamette yürümesini teminde basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir.” Diyor. Biz de yazılarımızı araştırıp, sorgulayarak günlerce yazılar üzerinde dikkatle kelimeleri seçerken halkımızın da emeğe saygı göstermesini bekler eleştirilerine önemle yer veririz.
Eleştiriden korkanlar, dünyadan hiçbir şey yapmadan geçip gidecek, mahkeme salonları onların iş alanları olacaktır. Sürekli alkış bekleyen kendini kusursuz zanneden, kendine köle arıyordur. O çağ çoktan bitti.
“Yapıcı tenkit insanları güçlendirir, ahmakları öfkelendirir” Napolyon. |
|||
Etiketler: 10, OCAK, ÇALIŞAN, GAZETECİLER, GÜNÜNDE, |
|